Siteyi Beyendin mi?

29 Nisan 2008 Salı

Soru 1) Aşağıdaki verilen doğal sayılardan tek doğal sayıları yazınız.

77 - 108 - 666- 115 -
993 – 147- 410 – 68 - 99
…….. ………. ……….. …….. ……….. ………..


Soru 2) Aşağıda verilen doğal sayılardan çift olanları yazınız.

95- 210- 16- 509-833-
936- 338- 617 - 34
………. ……… …….. ……… ………..

Soru3) 58A sayısı üç basamaklı çift sayıdır.”A” yerine yazılabilecek rakamların toplamı kaçtır?

Cevap:



Soru 4) 5-3-8 rakamları ile yazılabilen;

a) En büyük doğal sayı:…………….

b) En küçük doğal sayı:………….

c) En büyük çift sayı :…………


Soru 5) Aşağıdaki toplama ve çıkarma işlemlerini yapınız.

7 9 4 6 3 7 8 2 0 5 7 6 3 2 1
+ 2 3 7 + 2 7 9 - 7 5 5 - 2 9 7 - 2 8 5











Soru 6) Aşağıdaki çarpma işlemlerini yapınız.

43 67 85 23 145
x 9 x 8 x 12 x 34 x 53





Soru 7) Aşağıdaki çarpma işlemlerini kısa yoldan yapınız.

8 x10 =…….. 23 x 10=…… 10 x 54=……. 34 x 100= ……. 74 x 100=……..

Soru 8) Aşağıdaki bölme işlemlerini yapınız?

85 : 5 78 : 3 125 : 6 398 : 7 976 : 8





Soru 9) 78 sayısının 9 katının 189 eksiği kaçtır?





Soru 10) Kaya’nın parasının yarısı 275 Ykr olduğuna göre, parasının 3 katı kaçtır?




Soru11) 135 öğrenciyi dört kişilik masalara otururlarsa kaç kişi ayakta kalır?




Soru12) Bir bölme işleminde kalan 12’dir. Bölen 17, bölüm 58 olduğuna göre , bölünen sayı kaçtır?
KAT PROBLEMLERİ

1. İki kasada 24 portakal vardır. Büyük kasadaki portakal diğerinin 2 katı olduğuna göre, büyük kasada kaç tane portakal vardır?









2. İki sayının toplamı 66’dır. Büyük sayı küçük sayının iki katı olduğuna göre , büyük sayı kaçtır?









3. Engin ile Eren’in yaşları toplamı 27’dir.Engin’in yaşı Eren’in yaşının iki katı olduğuna göre, Engin kaç yaşındadır?









4. Cebimdeki fındıkların iki katı kadar annem verince 48 fındığım oldu. Cebimde kaç fındık vardır?












5. Bir kutudaki kırmızı kalemlerin sayısı siyah kalemlerin sayısının 2 katıdır. Kutuda 51 kalem olduğuna göre kaç tane kırmızı kalem vardır?







6.Bir uçakta 80 yolcu vardır. Bayanlar, erkeklerin 3 katı olduğuna göre, kaç bayan yolcu vardır?








7. Bir çiklet ile şekere 800 lira ödedim. Bir şeker, çiklet fiyatının 4 katıdır. Çiklet kaç liradır?








8. İki sayının toplamı 60 ‘tır. Sayılardan biri diğerinin 4 katı olduğuna göre, büyük sayı kaçtır?








9. Bir karton yumurta 30 tanedir. Yumurtaların 5’te biri kırık olduğuna göre, kaç sağlam yumurta vardır?







10. Babası ile oğlunun ağırlıkları toplamı 90 kg’dır.Babasının ağırlığı oğlunun 4 katı olduğuna göre, babası kaç kilogramdır?
BÖLME İŞLEMİ PROBLEMLER – 1

1. Bir bölme işleminde bölünen 76, bölen 4 ise bölüm kaçtır?




2. Bölünenin 85, bölenin 7 olduğu bir bölme işleminde bölen kaçtır?




3. Bir bölme işleminde bölen 6, bölünen 83 ise bölüm ile kalanın toplamı kaçtır?




4. Bir bölme işleminde bölünen 75, bölen 6 ise bölüm ile kalanın farkı kaçtır?





5. Bir bölme işleminde kalan 4, bölüm 7, bölen 9 olduğuna göre bölünen sayı kaçtır?




6. Bölenin 4, bölümün 17, kalanın 3 olduğu bir bölme işleminde bölünen sayının 6 katı kaçtır?





7. Bir bölme işleminde bölünen 35, bölen 8 ise kalan sayı ile bölünenin toplamı kaçtır?





8. Bir bölme işleminde bölen sayı 6 olduğuna göre, kalan sayıların en büyüğü kaç olur?



9. Bölen sayının 5 olduğu bir bölme işleminde kalan olabilecek sayıların toplamı kaçtır?




10. Bir bölme işleminde bölen 8 ise kalan sayılar kaç olabilir?




11. Bir bölme işleminde bölen 7 ise, kalan olabilecek en büyük ve en küçük sayıların toplamı kaçtır?




12. Kalansız bir bölme işleminde bölünen sayı 9 ise, bölen sayılar hangileridir?



13. Bir bölme işleminde bölen 7 ise, en büyük kalan kaçtır?




14. Bir bölme işleminde kalan 4 ise, bölen sayı en küçük kaç ?





15. Kalanın 3, bölenin 8, bölümün 10 olduğu bölme işleminde bölünen sayı kaçtır?





16. Bir bölme işleminde bölen 4 ise, kalan sayıların toplamı bölen sayıdan kaç fazladır?

19 Nisan 2008 Cumartesi

1. Her gün 17 litre süt satan bir sütçü 5 günde kaç litre süt satar?

A. 75 B. 85 C. 65

2. Ezgi 13 yaşındadır. Babasının yaşı ise Ezgi’nin yaşının 4 katından 9 eksiktir. İkisinin yaşları toplamı kaçtır?

A. 56 B. 43 C. 46

3. Günde 5 km yol yürüyen bir yaya 2 haftada kaç km yol yürür?

A. 50 B. 60 C. 70

4. Kuyuya düşen bir kurbağa 6 metre sıçrayıp 2 metre aşağıya kaymaktadır. Bu kurbağa 7 sıçrayışta kaç metre yukarı çıkar?

A. 42 B. 14 C. 28

5. …. x 4 = 76 işleminde verilmeyen çarpan kaçtır?

A. 17 B. 18 C. 19

6. Yarısı 9 olan sayının 4 katı kaçtır?

A. 72 B. 36 C. 62

7. Çantamdaki kalemlerin çeyreği 3 tür. Kalemlerimin tamamının 5 katının 7 eksiği kaçtır?

A. 43 B. 53 C. 60

8. Sınıfımızdaki 15 sıranın; 9 tanesinde 3 erli, 6 sırada da 2 şerli oturulmaktadır. Sınıfımızda kaç öğrenci bulunmaktadır?

A. 39 B. 27 B. 12

9. 5 x 9 = 9 x …. eşitliğinde verilmeyen rakam kaçtır?

A. 4 B. 6 C. 5

10. 5 katlı bir apartmanın her katında 3 daire ve her dairede de 6 pencere olduğuna göre bu apartmanda kaç pencere vardır?

A. 15 B. 21 C. 90

11. Bir kasadaki elmaların kütlesinin çeyreği 14 kg dır. Bu kasadaki elmaların tamamı kaç kg’dır?

A. 56 B. 28 C. 46

12. Berke’nin bir karışı 17 cm gelmektedir. Berke’nin 5 karışının 7 cm eksiği kaç santimetredir?

A. 68 B. 78 C. 85

13. Bir vazoda 14 menekşe, menekşelerin 2 katı kadarda gül vardır. Bu vazodaki çiçeklerin sayısı kaç tanedir?

A. 28 B. 42 C. 16

14. Yarısı 9 olan sayının 4 katı kaçtır?

A. 36 B. 62 C. 72

15. 5 insanın el ve ayaklarında toplam kaç parmak vardır?

A. 50 B. 100 C. 150

PROBLEM KURUYORUM!

Aşağıdaki problemlerde verilmeyenleri tamamlayarak altlarına çözümlerini yapınız.

1. ………….. sayısının ………….. eksiği kaçtır?

2. Sınıfımızda ………….. kız öğrenci , kızlardan ………….. eksik erkek öğrenci vardır. Sınıfımızda kaç ……………………………… vardır?

3. Bir çıkarma işleminde eksilen ………….., fark ise ………….. ise bu çıkarma işleminde ………………….... kaçtır?

4. Ben ………….. yaşındayım. Kızım ise benden ………….. yaş küçüktür. İkimizin ……………………..….. toplamı kaçtır?

5. Bir kırtasiyeci birinci gün ………….. kalem, ikinci gün ………….. kalem, üçüncü gün ise birinci gün sattığından ………….. fazla kalem satmıştır. Bu kırtasiyeci ………….. günde kaç tane …………..…….. satmıştır?

6. Bir öğrenci ………….. sayfa olan öykü kitabının ………….. sayfasını okudu. Bu öğrencinin geriye okuyacağı ………….. sayfası kalmıştır?

7. Saatte ………….. km yol giden bir otomobil ………….. saatte kaç kilometre ……………….. gider?

8. Elbise dikmek için ………….. m kumaş alan bir terzi bu kumaşın ………….. cm’sini kullanmıştır. Terzinin geriye kaç cm ……………….…….. kalmıştır?

9. Beyza’nın ………….. YTL parası vardır. Annesinin parası ise Beyza’nın parasının ………….. katından ………….. YTL fazladır. Annesinin kaç ………….. parası vardır?

10. Bir çiftlikte ………….. tane koyun, ………….. tane hindi vardır. Bu çiftlikteki hayvanların ayakları sayısının ………………………….. kaçtır?

11. Bir apartmanda ………….. daire, her dairede de ………….. oda vardır. Odalarda …….’şer pencere olduğuna …………….. bu apartmanda kaç tane …………………………….. vardır?

12. Her birinde ………….. kg bulgur bulunan ………….. çuval bulgurun ………….. kg’ı satıldı. Geriye ………….. kilogram ………….. kalmıştır?

13. Bir ahırdaki ………………..…….. ayakları sayısının ………….. olduğu tespit edilmiştir. Bu ahırda ……………... tane inek vardır?

14. Bir bölme işleminde bölen sayı ………….., bölüm ………….. olduğuna göre …………………….……….. sayı kaçtır?

KAT PROBLEMLERİ

1. İki kasada 24 portakal vardır. Kasalardan birindeki portakal diğerinin 2 katı olduğuna göre, çok portakal bulunan kasada kaç tane vardır?

2. İki sayının toplamı 66’dır. Büyük sayı küçük sayının iki katı olduğuna göre , büyük sayı kaçtır?

3. Engin ile Eren’in yaşları toplamı 27’dir.Engin’in yaşı Eren’in yaşının iki katı olduğuna göre, Engin kaç yaşındadır?

4. Benim fındıklarımın iki katı kadar annem verince 48 fındığım oldu. Benim kaç fındığım vardır?

5. Aklımdan tuttuğum sayıyı iki katı ile toplayınca 51 oluyor. Aklımdan tuttuğum sayı kaçtır?

6.Bir uçakta 80 yolcu vardır. Bayanlar, erkeklerin 3 katı olduğuna göre, kaç bayan yolcu vardır?

7. Bir çiklet ile şekere toplam 75 lira ödedim. Bir şeker, çiklet fiyatının 4 katıdır. Çiklet kaç liradır?

8. İki sayının toplamı 60 ‘tır. Sayılardan biri diğerinin 4 katı olduğuna göre, büyük sayı kaçtır?

9. Bir karton yumurta 30 tanedir. Beyaz yumurtaların sayısı sarı yumurtaların sayısının 5 katı olduğuna göre, kaç beyaz yumurta vardır?

10. Babası ile oğlunun ağırlıkları toplamı 90 kg’dır.Babasının ağırlığı oğlunun 4 katı olduğuna göre, babası kaç kilogramdır?

3 SINIF MATEMATİK SORULARI

1. “Dokuz bin on dokuz” sayısının rakamla yazılışı hangisidir?

A) 909 B) 9019 C) 9190 D) 9091

2. 5 binlik+ 1 yüzlük+ 2 birlik şeklinde çözümlenen doğal sayı kaçtır?

A) 512 B) 5120 C) 5102 D) 520

3. Aşağıdaki gruplardan hangisi tek sayıdır?

A) 250-351 B) 100-124 C) 356-159 D) 715-313

4. Ben 34 yaşındayım. Kardeşim Ali benden 19 taş küçük olduğuna göre , ikimizin yaşları toplamı kaçtır?

A) 57 B) 59 C) 53 D) 60

5. Aysu topladığı 129 cevizi, Ayça’ da topladığı 39 cevizi aynı poşete koydular.Poşette toplam ne kadar ceviz oldu?

A) 168 B) 170 C) 158 D) 175

6. Çiftlikte bulunan 32 koyun ile 14 kuzunun ayaklarının toplamı kaçtır ?

A) 180 B) 189 C) 184 D) 190

7. 368 tane elmayı 4 kasaya eşit olacak şekilde koyduğumuzda her bir kasaya kaç elma düşer ?

A) 92 B) 82 C) 90 D) 95

8. 4 sayısının Romen rakamı ile yazılışı hangisidir?

A) III B) IIII C) VI D) IV

9. Yarım saat kaç dakikadır?

A) 60 B) 30 C) 45 D) 15

10. 1 m kaç cm’dir?

A) 10 B) 1000 C) 100 D) 1

18 Nisan 2008 Cuma

Benim ev
Hangi başarılar ile dolu bir Yasamin ardından günahları için cehennemde cezasını çektikten sonra cennete gitmiş.Cennette Tanri Hagi'ye etrafı gezdirmiş, ve sonunda kücük, şirin bahcesinde soluk renkte bir Galatasaray bayrağı olan bir eve gelmisler.Tanri Hagi'ye;
-"Bu ev senin, değerini bil. Burada öyle herkese ev vermeyiz" demiş.Hangi evin merdivenlerinden ikinci kata çıkarken biraz ileride devasa bir bahcenin ortasında,altınlarla süslenmiş mermerli bir yolu olan, çok satafatlı, koskoca bir saray görmüş. Saraydaki balkonlarda ve bahçenin her yerinde de sarı, lacivert bayraklar ve Fenerbahçe armalari varmiş.Hangi Tanri'ya:
-"Ben de çok basarılı bir sporcu' idim.Galatasarayda kaç şampiyonluk yaşadım sakat sakat oynadim fedakarlik yaptım,hep başarılıydım,milli takımında vazgecilemeziydim, demiş. Neden benim evim Rustu'nunku gibi değil?" demiş.Tanrı da gülmüş ve cevap vermis:
-"O ev Rustu'nun değil, Rustu hala yaşıyor.O ev benim"
Goooollll
Ne yenmez ?????:
Tabiki: Goooollll
hakem bide
Bir devrin tüm as ve klas futbolculari cennette bulusmus. Cennetin bas melegi de futbol meraklisiymis. Seytani cagirtmis:-"Cennetle cehennem arasinda bir mac düzenleyelim ne dersin?"-"Bosuna oynamayalim, biz kazaniriz", demis seytan.-"Olur mu en iyi futbolcular bizde, ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde..."Seytan seytanca gülümsemis:-"Ama bütün hakemler de bizde..."
Kim Üzülmez
Hangi Futbolcu Kendi Kalesine Gol atarsa üzülmez.Ibrahim Üzülmeeeeeeeeeeeez !!!Ibrahim Üzülmez Besiktas'ta oynuyor
Kırlangıç ile Serçe
Kırlangıç ile serçe dost olmuşlar. Birlikte gezip dolaşmaya başlamışlar. Diğer kırlangıçlar önceleri bu duruma ses çıkarmamışlar.Fakat kırlangıç serçeyi yuvasına getirmeye başlayınca işler değişmiş. Kırlangıcın yuvası ahşap, boş bir evin saçak altındaymış ve burada pek çok kırlangıç yuvası varmış. Serçenin gelip gitmesi, kırlangıçları rahatsız etmiş. Kırlangıçlar toplanıp bir sözcü seçmişler. Sözcü uygun bir zamanda kırlangıca konuyu açmış ve serçeyi yuvasına getirmemesini söylemiş. Kırlangıç biraz direttiyse de sonunda genel isteğe boyun eğmek zorunda kalmış. Bir gece serçe yuvasında uyurken aniden uyanmış. Dalları arasına yuva kurduğu ağaç sallanıyormuş. Uçup çevreyi şöyle bir kolaçan etmiş. O zaman bunun bir yer sarsıntısı olduğunu anlamış. Aklına dostu kırlangıç gelmiş. Kırlangıcın yuvasına gitmiş, onu uyandırmış. Kırlangıca diğer kırlangıçları uyandırmasını, ahşap evin sarsıntıdan yıkılabileceğini söylemiş. Kırlangıç söyleneni yapmış. Son kırlangıç da kaçınca ahşap ev yıkılmış. Daha sonra kırlangıçlar başka bir evin saçak altına yeni yuvalar yapmışlar ve yaşamlarını borçlu oldukları dost serçenin kırlangıcın yuvasına gelip gitmesine karşı çıkmamışlar.
kurnaz TİLKİ
Ormanın kralı aslan birgün bütün hayvanlarla bir toplatı yapmış hayvanların içinde tilki,ayı ve maymun varmış aslan demiş evime girin ve nasıl kokuyo diye sormuş ilk ayı girmiş demişki;-üf çok kötü kokuyo demiş. aslan sinirlenip pençe atmış ayı ölmüş sonra maymun gel demiş sıra sende demiş maymunda ;-aaaa çok güze kokuyo kralım demiş aslan yağcılık yapıyo diye onuda öldürmüş sıra gelmiş tilkiye tilki demişki;kralım beni bağışla ama hastayım burnum koku almıyo demiş yırtmış.
Müdür Çakal
Dişi aslan bir agacın altında uyurken tilki gizlice gelip dişi aslanı becerir. Aslan uyanınca erkek aslanın yanına gider ve ona sorar. Erkek aslan duruma oldukça şaşırmıştır. Çok sinirlenip kükrer: - "Bütün hayvanları toplayın, suçluyu bulup onu mahfedeceğim" Bütün hayvanlar toplanır, aslan "kim yaptıysa bunu elini kaldırıp öne cıksın" diye kükrer ama hiçbiri ses çıkarmaz. Derken toplantıya geciken çakal koşarak gelip arka sıralara yerleşir ve tilkiye "ne oluyor" diye sorar. Tilki de "Aslan kral ormana bir müdür arıyor talip olan elini kaldırıp öne çıksın diyor" deyince zavallı çakal hemen elini kaldırıp öne çıkar. Aslan herkesi gönderir ve akabinde çakalı sabaha kadar becerir. Çakal sabah perişan halde yalpalaya yalpalaya yürürken tilkiyle karşılaşır. Tilki hafif gülümser ve ekler: - "Bak, bir müdür oldun yürüyüşün bile değişti.."
Deli Hastanesi
Bir gün deliler hastanesinde bir deli aşğıya bir bardak su koyar ve arkadaşlarına ben bu bardağa atlayıp yüzerim der ve tam atlamaya çalışırken alttan bardak çekilir ve yere düşer hastane bunu kimin yaptığını sorar bir deli ben der ve ona bunu neden yaptığını sorar o delide eğer suyun içine düşerde çıkamazsa boğulur ölürsün diye yaptım der
NASREDİN HOCA'NIN RESMİ KİŞİLİĞİ]


1884 tarihli "The Turkish Jester by Hoca Nasreddin" kitabının kapağının Türkçe tıpkıbasımı
Nasreddin Hoca, ömrünü insanlara doğru yolu gösteren, iyilikleri bildiren, doğruya sevkeden ve kötülüklerden sakındıran bir veli idi. Bu işi yaparken tabiatı icabı kendisine has bir yol tutmuştur. Böylece hakkın anlatılması ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, meseleyi halkın anlayacağı bir dil ve biçim ile, gayet manidar latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir. Latifeleri hikmet ve ibret dolu birer darb-i mesel gibidir. Bu bakımdan adına uydurulan edep dışı ve nükteden uzak bir takım fıkraların onunla ilgisi yoktur. Manidar latifeleri önce yakın cevresinde şifahi olarak dilden dile dolaşmış, sonraları git-gide yayılmış ve zamanla bir takım değişikliğe uğramıştır. Bu sebeple onun olmayan bir takım bayağı fıkralar da ona mal edilerek anlatılmıştır. Yapılan ilmi çalışmalar, onun ilim ve edeb sahibi bir veli olması, söz konusu sıradan basit fıkraları söylemediğini açıkca göstermektedir. Ayrıca, Nasreddin Hoca´nın efsanevi bir kişi değil, on üçüncü asırda Anadolu Selçukluları zamanında yaşamış salih bir müslüman olduğunu ortaya çıkarmıştır. Çünkü onun nükteleri, bir insanın başından geçen gülünç hadiselerin ifadesi değil, görünüşte güldürücü aslında ince hikmetleri dile getiren, düşündürücü latifelerdir. Ayrıca Türk milletinin zeka inceliğini, nükte gücünü en iyi şekilde yansıtan bu nüktelerin belirli vasfı; Allahü tealanın emir ve yasaklarını bir latife üslubu ile bildirmesidir. Bu latifelerin toplandığı eserlerden biri, Londra´da British Museum´da. Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme başlıklı yazma eserdir. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı, onun üslubuna ve nükte tekniğine uymamaktadır. Nitekim eserin sonunda bu durum: "İşte Nasreddin Efendinin kibar-ı evliyadan (Evliyanın Büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. Merhumun bu kıssalardan haberi var yok böyle yazmışlar. Her kim okuyup tamamında bu merhumun ruhu için bir Fatiha bağışlarsa, Hak sübhane ve teala ol kimsenin ahir ve akibetini hayr eyleye" şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca, 'Nasreddin Hoca adlı eserde başka nüktelerine yer verilmiştir.
Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış, insanların aile, komşuluk, dostluk, ticari münasebetlerine ait cemiyette gördüğü aksak yönleri düzeltmek ve nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiş, düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir. Sosyologlar ve psikologlar, insanı ve cemiyeti tanıyıp, çeşitli yönlerini incelemek için onun latifelerinden çok istifade etmişlerdir
Benim ev
Hagi basarilar ile dolu bir yasamin ardindan gunahlari icin cehennemde cezasini cektikten sonra cennete gitmis.Cennette Tanri Hagi'ye etrafi gezdirmis ve sonunda kucuk, sirin bahcesinde soluk renkte bir Galatasaray bayragi olan bir eve gelmisler.Tanri Hagi'ye; -"Bu ev senin, degerini bil. Burada oyle herkese ev vermeyiz" demiş.Hagi evin merdivenlerinden ikinci kata cikarken biraz ileride devasa bir bahcenin ortasinda,altinlarla suslenmis mermerli bir yolu olan, cok satafatli, koskoca bir saray gormus. Saraydaki balkonlarda ve bahcenin her yerinde de sari lacivert bayraklar ve Fenerbahçe armalari varmis.Hagi Tanri'ya: -"Ben de cok basarili bir sporcu idim.Galatasarayda kac sampiyonluk yasadim sakat sakat oynadim fedakarlik yaptim,hep basariliydim,milli takiminda vazgecilmeziydim, demis. Neden benim evim Rustu'nunku gibi degil?" demis.Tanri da gulmus ve cevap vermis-"O ev Rustu'nun degil, Rustu hala yasiyor.O ev benim"
boğulmuyorum
Bir gün temel ormanda yürürkene birde bakmış dursun kendini ağaçtan gövdeden asmış,intahar edecekmiş Temel ula napisun Dursun kendimi asiyum demiş.Temel ula benim bildiğim asma boğazdan olur Dursun:ula onuda denedim ama nefes alamiyum:)
Antönör Dursun
Boksör Temel iri yapılı rakibi ile maç yapar.1.rauntta rakibi temeli epey haşlar.1.raunt sonunda Temel köşesine gider.antrönörü Dursun moral vermek için Temele sen dövüyorsun devam et der.2.ve3. rauntlarda da aynı şeyler olur.4. rauntta kaşı ve gözü patlamış temel raunt sonunda güç bela köşesine gider.Dursun yine aslanım Temel adamı parçaladın der.Temel güç bir şekilde dursuna bakarak ben mi dövüyorum der.Dursun evet sen dövüyorsun der.Temel:öyle ise etrafa iyibak başka birisi beni fena halde dövüyor!
cenaze
birgün temel,ingilizve fransız bır otel odasında kalmıslar fakat bu otele daha önce gelmıs olan fransız temele karıncalı odayı vermiş.ertesi gün fransız dalga gecmek ıcın -nasıl karıncalarla iyi uyudun mudemiş bunun ustune temel-evet odaya geldıgım de karınca vardı ama ben nasıl kurtulacağımı buldum içlerinden birini öldürdüm hepsi onun cenazesine gittiler demiş
FADİME'DEN E-POSTA...
Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı iş gezilerinde olan Dursun'la karısı, Florida'da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler.Eşi, Dursun'dan önce gider Florida'ya ve ertesi gün için Dursun'a da yer ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel'e gider. Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel'in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel'e yardım için koşuşturmaya başlar.Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir:"Sevgili Kocacığım,Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum..." (Karın)
Bülent Ersoy
Birgün Temel ve Dursun kahveye giderler. Kahvede Temel süt icelim der Dursunda kahve icelim der ve tartisirlar. Sonra garson tartismayi böler ve derki eger kapidan önce kadin gecerse süt ama eger erkek gecerse kahve iceceksiniz. Temel ve Dursun anlasirlar. Sonunda sütlükahve icerler. Sizce kapidan kim gecmis olabilir?Bülent Ersoy!!!!!!
ANNESİNDEN TEMEL'E MEKTUP
"Sevgili oğlum Temel... Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için mektubu yavaş yavaş yazıyorum...Artık senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, "İnsanların başına genellikle evlerinin iki kilometre civarındaki bölgelerde kaza geldiğini" okumuş; o yüzden taşındık...Sana yeni adresi veremiyorum, çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler...Bu evde garip bir çamaşır makinası var. Geçen gün içine dört gömlek koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha gömlekleri göremedim.Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdı. İlki üç gün, ikincisi ise dört gün sürdü...Benden istediğin yeleği postaya verdim. Ancak, halan 'o koca düğmelerle paket çok ağır olur' deyince düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin...Not: Sana biraz da para gönderecektim, ama zarfı bir kere yapıştırmış bulundum... Sevgiler... Annen"
su aygırı
bir adam bir komşusunu mahkemeye vermiş. Hakim sorar bu adamı niye mahkemeye verdin? adam hemen cevap verir bana su aygırı dedi. Nezaman diye sorar hakim: adam 1 yıl önce der. Hakim peki niye şimdi mahkemeye verdin diye sorar adam su aygırının ne olduğunu bu gün öğrendim der
kafana göre
adamın biri birgün telefon satıcısının bankosunun arka tarafında oturuyormüş müşteri gelip telefon almak için satıcıyla pazarlık ediyormüş ' satıcıda müşteriye telefonu sattiktan sonra satıcı bankonun arkasındaki arkadaştan hasan bey oradan arka raftan bir poşet verirmisin demiş hasan da dostum nasıl bir poşet istiyorsun dediginde satıcı farketmez kafana göre ver demiş hasan poşetleri kafasına takıp çikarmaya başlamiş 1 poşet 2 poşet 3 poşet derken satıcı ne yapiyorsun dedıgınde hasan sen bana demedinmiki kafana göre poşet ver sabret bende bakıyorum kafama olan poşeti bulup verecegım der
cami hocası
Camii hocası hanımlara vaaz veriyormuş. Kadınlardan biri sormuş -Hocam bir muhendisle beraber olursam onun cezası ne kadar hoca - 3 sene demiş - avukatla olursam? - 5 sene - doktorla olursam? - 4 sene - peki hocam hocayla olursam? Hoca : - seni gidi seniii .. sen cennete gitmek istiyorsun galiba...
temel ile papağanı
bir gün temel papağanıyla maça gitmiş.o sırada bir şişko sahaya çıkmış.temel bağırıyormuş:''şişko çıktı sahaya şişko çıktı sahaya''diye bağırmış.papağan bunu ezberlemiş.kaleci topu sıyırmış temel yine''sıyırdı geçti gitti sıyırdı geçti gitti''demiş.papağan bunu da ezberlemiş.maç bitmiş eve geliyoalarmış.denize uçak düşmüş temel yine bağırmaya başlamış''benzini bitti düşttü benzini bitti düştü''diye papağan bunuda ezberlemiş.eve gelmişler.temelin karısıda şişkoymuş.papağan başlamış''şişko çıktı sahaya şişko çıktı sahaya''diye.kadın terliği fırlatmış papağana.papağan''sıyırdı geçti gitti sıyırdı geçti gitti''demiş.kadın sinirinden bayılmış.yine papağan demiş ki''benzini bitti düştü benzini bitti düştü''buradan TUTAR ailesine tşkler
ekran koruyucusu
bir gün microscof ölmüs.günahları ve sevapları eşitmiş.oradaki görevliler buna nereye istersen oraya git.bu cehenneme bakmıs deniz var.kumsal var. kızlar var. cennnete bakmıs herkes öyle bakıyormus.oradakilerine demiski ben cehenneme gidecem.içeri girmiski her taraf atesler içinde.geri çıkmıs oradakilerine demiski ben ilk baktığımda deniz,kumsal ve kızlar vardı demis.oradaki görevlilerde demiski;EKRAN KORUCU oğlum.
Buzdolabı
Temel bir gün kahvede otururken arkadaşlarından biri ona:- "Ula temel senin hanım seni aldatıyo" demiş.Bunu duyan temel hemen eve koşmuş, evi aramış taramış fakat kimseyi bulamayınca sevincinden oracıkta ölmüş. Öbür alemde dolaşırken bir anda arkadaşı Dursun'u karşısında görmüş ve şaşkınlıkla:- Ula dursun ben seni daha dün gördüydüm nasıl olduda ölüp buraya geldin.- Valla temel hiç sorma donarak öldüm, peki sen nası öldünde buraya geldin.- Dün kahvedeydim biri geldi bana senin hanım seni aldatıyo dedi bende hemen eve gittim aradım taradım ama kimseyi bulamayınca orada yığıldım kaldım.- Ula buzdolabına baksaydın ikimizde şimdi sağ olacaktık.

16 Nisan 2008 Çarşamba

Nasreddin Hoca'nın Hayatı
Nasreddin Hoca, araştırmacıların çoğuna göre, 13. yüz yıl başlarında H. 605 M. 1208 yılında Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Hortu (bugünkü adıyla Nasreddin Hoca) köyünde doğdu. Hatta, Akşehirli bazı araştırmacılar da bu görüşü kabul eder durumdadırlar.Bu konudaki bilgi bugün için kesinleşmiş durumdadır. Hoca, Eskişehirli’dir. Fakat, bu konuda farklı görüşler de vardır. Bu görüşlere de kısaca değinmek gerekir. En çok öne çıkan görüş Nasreddin Hoca’nın Akşehir’de doğduğu şeklindedir. Bu iddiaya göre Hoca, Akşehir gölü civarında Sivricehöyük yakınındaki Ortaköy’de doğmuştur. Daha sonraları böyle bir iddiayı Kayserili Araştırmacı-Yazar Halit Erkiletoğlu da ileri sürmüş ve Hoca’nın mezar taşının Kayseri’de bulunduğunu söylemiştir. Aslında bu iddia yeni de değildir. Naci Kum’un Kayseri’deki mezar taşlarının tasnif sırasında bir lahitin üzerinde Nasreddin Hoca ismini okumasıyla gündeme çok önceden de getirilmiş, fakat; bu iddia İ. Hakkı Konyalı tarafından çürütülmüştür.Yine Azerbaycan’da da Nasreddin Hoca adına yapılmış bir türbe vardır.Yani Azeriler de bir anlamda böyle bir iddianın sahibidirler. Fakat, gerek Hoca’nın tarihi kişiliğiyle ilgili bilgi veren eski kaynaklar(şeriyye sicilleri, Mecmua-ı Maarif, Saltukname vb), arkeolojik buluntular (kızına ait mezarın Sivrihisar’da bulunması vb) gerekse bu konudaki yerli ve yabancı ilim adamlarını çalışmaları (Fuat Köprülü, Pertev Naili Boratav gibi ilim adamlarının araştırmaları) Nasreddin Hoca’nın Sivrihisar’da yani Hortu köyünde doğduğu şeklindeki bilgilere kesinlik kazandırmış durumdadır.Buna göre Hoca, bugün Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı olan ve kendi adıyla anılan Nasreddin Hoca köyünde doğmuş, daha sonra Konya’ya oradan Akşehir’e giderek buraya yerleşmiş, vefatına kadar da burada yaşamıştır. Başka bir yaklaşıma göre de Sivrihisar’dan Akşehir’e gitmiş, buradaki dini eğitiminin bir bölümünü Konya’da tamamlamış, Hace-i Cihan ile birlikte Hoca Fakih’ten ders almıştır.nasreddin hoca nasreddin hoca fıkraları nasreddin hoca resimleri nasreddin hoca hayatı nasreddin hoca fikralari nasreddin hoca kimdir nasreddin hoca fıkra ingilizce nasreddin hoca nasreddin hoca resim nasreddin hoca hayati nasreddin hoca resmi nasreddin hoca şiirleri nasreddin hoca fotoğrafları nasreddin hoca fıkralar nasreddin hoca eserleri nasreddin hoca biyografi hoca nasreddin nasreddin hoca köyü nasreddin hoca fikra nasreddin hoca hikayeleri nasreddin hoca fıkrası akşehir nasreddin hoca nasreddin hoca resimler nasreddin hoca kitap nasreddin hoca çocuk nasrettin hoca komik nasreddin hoca nasrettin hoca fıkraları nasrettin hocanın hayatı nasreddin hocanın hayatı nasrettin hoca resimleri nasrettin hocanın fıkraları nasrettin hoca kimdir nasrettin hoca hayatı nasredin hoca nasrettin hoca nın hayatı nasrettin hoca fikralari nasrettin hoca hikayeleri nasrettin hoca fıkrası nasrettin hocanın resimleri ingilizce nasrettin hoca ingilizce nasrettin hoca fıkraları nasrettin hoca hakkında nasreddin hoca nın hayatı nasrettin hoca nın fıkraları www nasrettin hoca nasrettin hoca fıkra nasreddin hocanın fıkraları nasrettin hoca türbesi nasrettin hoca oyunları nasrettin hoca hakkında bilgi nasrettin hoca hayati nasrettin hoca resmi nasrettin hoca nin hayati nasrettin hoca şiirleri nasrettin hoca fıkralar nasrettin hoca karikatürleri nasrettin hocanın hayatı ve fıkraları nasrettin hoca masalları nasrettin hoca kim nasrettin hoca com nasreddin hocanın resimleri nasrettin hocanın hikayeleri nasrettin hoca resim nasrettin hocanın eserleri www nasrettin hoca com nasrettin hoca ve fıkraları nasrettin hoca ve hayatı nasreddin hoca türbesi nasrettin hoca şenlikleri nasrettin hoca ile okuma nasrettin hocanın resmi nasreddin hocanın nasrettin hoca ile okuma yazma nasrettin hoca ile okuma yazma öğreniyorum nasrettin hocanın ingilizce fıkraları nasrettin hoca ile ilgili fıkralar nasreddin hoca ile okuma yazma öğreniyorum nasrettin hocanın fıkrası akşehir nasrettin hoca nasreddin hoca ile okuma yazma nasrettin hoca fotoğrafları nasreddin hoca ile nasrettin hoca ilköğretim okulu nasrettin hoca okuma nasrettin hoca eserleri nasrettin hoca nın resimleri nasrettin hoca anaokulu nasrettin hocanın yaşamı ingilizce nasreddin hoca fıkraları nasrettin hocanın mezarı nasrettin hocanın şiirleri komik nasrettin hoca fıkraları nasrettin hoca heykeli ingilizce nasrettin hoca fıkrası nasrettin hocanın hayat nasrettin hoca resimler resimli nasrettin hoca nasreddin hoca nın türbesi nasrettin hoca karikatür nasreddin hoca şenlikleri nasrettin hoca ile ilgili bilgiler nasrettin hoca hakkında bilgiler nasrettin hocanın özellikleri nasreddin hoca nın fıkraları nasrettin hoca vikipedi www nasrettin hoca fıkraları nasrettin hocanın hayatı ingilizce nasreddin hoca ile okuma nasrettin hoca nin fikralari nasrettin hocanın kişiliği nasrettin hocanın türbesi nasrettin hoca hikayesi nasrettin hocanın hayatı ve eserleri resimli nasrettin hoca fıkraları nasrettin hocanın oyunları en güzel nasrettin hoca fıkraları nasrettin hoca okuma yazma www nasrettin hoca fıkraları com nasreddin hoca oyunları nasrettin hoca çizgi film nasrettin hoca fikrasi nasrettin hoca biyografisi nasrettin hoca fikraları nasrettin hoca fıkralarından mesajlar nasrettin hoca fıraları nasreddin hoca karikatürleri nasrettin hoca çocuk nasrettin hocanın hayat hikayesi nasrettin hoca köyü nasrettin hoca öyküleri nasrettin hoca fıkaraları nasreddin hocanın eserleri nasrettin hoca videoları nasrettin hoca biyografi nasrettin hocanın komik fıkraları nasrettin hocanın haytı nasreddin hoca hakkında nasrettin hoca nerede doğdu nasrettin hocanın hayatı ve resimleri nasrettin hoca bilgileri nasreddin hoca okuma nasrettin hoca fikra nasrettin hoca oyunu ingilizce nasrettin hoca hikayeleri nasrettin hocanın biyografisi nasrettin hoca hikaye nasreddin hocanın ingilizce fıkraları nasrettin hoca ile ilgili fıkra nasrettin hoca ile ilgili bilgi nasrettin hocanın mesleği nasrettin hocanın kısaca hayatı nasrettin hoca hakkinda nasreddin hoca hakkında bilgi nasrettin hoca fıkraları ve resimleri nasrettin hoca ile ilgili resimler www nasreddin hoca nasreddin hoca çizgi film nasrettin hoca fıkralarının özellikleri ingilizce nasrettin hoca fikralari nasreddin hoca ve fıkraları en komik nasrettin hoca fıkraları nasrettin hocanın en komik fıkraları kısa nasrettin hoca fıkraları nasreddin hoca ilköğretim okulu nasrettin hocanın fotoğrafları nasrettin hocanın masalları nasrettin hoca ile bilgiler nasrettin hoca ingilizce fıkra nasreddin hoca ve turizm derneği nasrettin hoca masallari nasrettin hocanın fıkra nasrettin hoca ve resimleri nasrettin hoca şiiri nasrettin hoca oyunlari nasrettin hoca ilkokuma nasrettin hoca hayatı ve fıkraları nasreddin hoca fıkralarından seçmeler nasrettin hocanın fıkralarının sayısı nasrettin hoca nın hayatı ve fıkraları nasrettin hoca video nasrettin hoca çizgi filmi nasreddin hocanın hikayeleri nasrettin hocanın hayati nasrettin hoca life nasreddin hoca ilköğretim nasrettin hoca ilköğretim nasreddin hoca nin hayati nasrettin hoca fıkralari nasrettin hocanın doğum yeri nasreddin hoca nın resimleri nasrettin hocanın hikayesi nasrettin hocanın ölümü resimlerle nasrettin hoca nasrettin hoca sözleri nasrettin hoca çocuk evi nasrettin hoca bilmeceleri nasrettin hocanın bilinmeyen fıkraları www nasrettin hocanın hayatı nasrettin hoca fıkraları com nasrettin hoca ile okuma öğreniyorum M. 1284’te Akşehir’de 76 yaşında iken vefat etti ve Akşehir’in en eski Selçuklu mezarlığına gömüldü. Daha sonra mezarının üzerine altı sütuna oturan kubbeli bir türbe yapılmıştır. Kendi adını taşıyan bu mezarlıkta medfun olan Nasreddin Hoca’nın ilk inşa edilen türbesinin her yanı açık ve kıble tarafındaki kapısının üzerinde ilginç bir asma kilidin mevcut olduğu bilinmektedir.Hoca’nın türbesi İbrahim Hakkı Konyalı’nın söylediğine göre M. 1476 yılında harap durumda olan ve 1878’e kadar bu durumda kalan türbe, daha sonraları Akşehir ileri gelenlerince onarılmıştır. Nasreddin Hoca’nın şimdiki türbesi ise II. Abdülhamit zamanında M. 1905’de Konya Valisi olan Faik Bey ile Akşehir kaymakamı Mustafa Şükrü Bey tarafından onarımı yaptırılıp üstüne dört satırlık Türkçe bir kitabe kondurularak bugünkü haline getirilmiştir.Daha sonraki yıllarda da Akşehir Belediyesi tarafından türbenin bakımı ve çevre düzenlemesi yapılmıştır.Nasreddin Hocanın türbesiyle ilgili pek çok seyahatname yazarı ve Akşehir’de görev yapan kişiler çeşitli bilgiler vermiştir. Bunlardan birisini türbenin fiziki durumunun anlaşılması açısından buraya almak istiyoruz:“Türbe-i şerifinin tahayyül ettiğimiz gibi vaktiyle dört tarafı açık olduğu halde büyük bir kapısı varmış. Sonraları memleketin ileri gelenlerinden bazıları tarafından üzeri kiremitli ve etrafı tahta parmaklıklı olarak çatı altına alınmıştır. Bazı mahallelerdeki cami şadırvanları tarzında inşa edilmekle şimdi eskisi kadar değilse de yine bina şekli ile muhteviyatının her halinde bir garabet eseri müşahede edilir. Hoca merhumun kabrinin üstüne konan ufacık bir sandukanın başına geçirilmiş büyük bir sarık, mübalağa olmasın ama, sandukanın hemen üçte birini tutuyor.

akıllı galatasaraylı
Bir GS’li, bir FENERLİ ve BJK’li Arabistanda yasak olmasına rağmen bir otelde içki içerken yakalanırlar.... Mahkemeye çıkarılırlar... karar İDAM... itiraz ederler ve karar ömür boyu hapis cezasına çevrilir. Ama o gün bayrama denk geldiği için Prens Hazretleri cezayı kaldırıp hepsine 20 kırbaç ceza verir. Bizimkileri sempatik bulduğu içinde bi kıyak daha yapıp herkese cezasını hafifletmek için bir istek hakkı tanır... BJK’li: "Sırtıma bir yastık bağlayın" der. 10 kırbaçtan sonra yastık paramparça olur ve pek fayda etmez. Uyanık FENERLİ bunu görünce "Sırtıma iki yastık bağlayın " der. Ama iki yastık bile 10 kırbaca dayanamaz. Sıra GALATASARAYlıya gelince Prens Hazretleri: "Bak GALATASARAYLI sana acıdım. Süper Ligi kaçırdınız 100’üncü senenizde başarısız oldunuz,hekemlerden çektiniz. Bu yüzden sana iki istek hakkı veriyorum" Peki der GALATASARAYLI:"O zaman bana 100 kırbaç vurulsun". Herkes şaşkına döner. Prens Hazretleri:"peki ikinci isteğin nedir?" diye sorar... GALATASARAYLI pis pis sırıtarak " FENERBAHÇELİYİ sırtıma bağlayın" der...

Gömlek
Gözleri görmeyen bir kişi, bu durumundan kurtulmak için çareler aramaya başlamış. Başvurmadıgı hekim ve bilge kalmamış. Kimse ona yardımcı olamamış.Günün birinde bir bilge, ona şöyle bir öneride bulunmuş;"Eger hiç derdi tasası olmayan birini bulur ve onun gömlegini gözlerine sürersen, gözlerin o an görmeye başlar" demiş.Gözleri görmeyen kişi, yollara koyulmuş. Dag, tepe dolaşmış, fakat dertsiz, tasasız birini bulamamış. Tam umudunu kesmek üzereyken, bir köyde karşılaştıgı yaşlı bir adam, ona umut vermiş, "Şu dagın tepesinde bir çoban yaşar" demiş. "Onun hiç derdi tasası yok gibi gözükür"Kör kişi, daga yönelmiş ve zar zor tepeye dek çıkarak çobana ulaşmış.Kendisiyle uzun uzun söyleşerek, bir derdi, tasası olmadıgınıdenetlemek istemiş. Çoban, hiçbir derdi, tasası olmadıgını söylemiş ve huzurlu bir sesle şükretmiş.onun bu durumuna çok sevinen yolcu, oraya kadar gelmesinin nedenini açıklamış ve çobana, istegini bildirmiş:"Şu gömlegini ver de, bende dünyayı bir seyredeyim" demiş.Çoban bir süre sessiz kaldıktan sonra, şu karşılıgı vermiş:"Fakat, benim gömlegim yok ki..."

İpne hakemler
Maçın birinde maçı kötü töneten hakeme taraftarlar ibne hakem diye bağımaya başlarlar...orta hakem hemen yan hakemin yanına koşar- ilişkimizden neden herkese bahsettin

coca cola
Konuyla ilgili açıklama yapan davacının avukatı İdris Karadeniz "Müvekkilim marketten aldığı 2 Lt.lik kampanyalı cocacola ürününün kapağını açtığında hediye çıkmadığını ve tekrar deneyiniz yazısını görmüş. Bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine aynı şey. Bunun üzerine aynı şişe kapağında tam 4246 defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır. CocaCola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar vermiştir. Bizde bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye teslim ettik. 10 bin YTL. Maddi tazminat talep etmekteyiz" dedi. Davadan haberdar olan CocaCola yönetimi adına açıklama yapan bir sirket yetkilisi olayın çok komik olduğunu ve artık Karadeniz bölgesine gönderilen ürünlerin kapağına " Başka şişede inşallah " yazmayı düşündüklerini söyledi
CONİ
Temel bir kurt köpeği almış ve mükemmel eğitmiş. Adı Coni'ymiş. Coni, Temel'in her söylediğini anlayabiliyormuş. Hatta telefona bile bakabiliyormuş. Temel bir gün evi aramış. Coni açmış telefonu... - "Ula Coni sen musun?" - "HAV" - "Fadime evde mu?" - "HAV" - "Başka kimse var midur?" - "HAV" - "Ula kaç kişi vardur?" - "HAV HAV" - "Ne yapiyiler" - "EHE EHE EHE" - "Ula ne zamandan beri yapiyiler" - "AUUUUUUUUUUUUUU"
O BENİMKİDİR
Temel ve dedesi otele gitmişler. Otelde tek bir yatak boşmuş, dede torun birlikte yatmışlar. Gece yarısı dede Temel'i dürtmüş: - "Temel bana karı bul!" - "Dede sakin ol yat." Biraz sonra dede ikinci defa: - "Temel bana karı bul!" - "Dede sakin ol yat". Dede biraz sonra üçüncü defa: - "Temel bana kar bul!" deyince en sonunda Temel isyan etmiş: - "Dede tuttuğuna güveniyorsan o benimkidir."
DOKTOR'A VERİYOR
Temel'in karısı Fadime köydeki doktor ile işi pişirmişler. Bu durum köydeki herkesin dilinde, yalnız Temel bilmiyor. Kimse de korkudan Temel'e durumu açıklayamıyor. Köylü durumu Temel'e nasıl anlatırız diye kara kara düşünürken Tursun "merak etmeyun uşaklar ben Temel'e söylerum" demiş... Akşam kahveye gitmiş. Temel bir köşede çayını içiyor... Tursun Temel'i görünce yüksek sesle sormuş: - "Ha Temel uşağum, senin Fadime ne zaman profesör oluyor?" Temel: - "Tursun benim karı okumayı yazmayı zor söker. Profesör olmak kim o kim?" - "Ne bileyim" der Tursun; "Köyde herkes Fadime doktora veriyor diyor da..."
İLK TECRÜBE
Temel ilk cinsel tecrübesini 50 yaşında yaşamış. Tabii heyecana dayanamayıp Hakkın rahmetine kavuşmuş. Yüzündeki gülümseme 3 günde geçebilmiş. Tabutu kapatmaları da 3 hafta sürmüş.
O AFRİKA'DA BEN BURADAYIM
Temel bir gün dertli dertli içiyormuş meyhanede. - "Ne bu hal", demiş Dursun. - "Boşver" demiş Temel de. Dursun ısrar etmiş "biz arkadaş değil miyiz?" diyerek. Temel dayanamamış: - "Ama kimseye anlatma.. Hani ben bir zaman Afrika'ya gitmiştim ayı avlamaya?" - "Hatırladım bayağı da dönmemiştin" demiş Dursun... - "Günler sonra buldum en sonunda avlayacak bir ayı ama tam ateş edecekken tüfek bozuldu. Ben de kaçarken uçurumdan aşağı düştüm." - "Eeeee" demiş Dursun "Sonra..." - "Her tarafım kan revan içinde, komaya girmişim. Sonra ayı beni yuvasına götürdü. Yaralarımı yaladı, balla, sütle besledi beni, iyileştikten sonra da bana tecavüz etti aylarca" demiş. - "Buna mı üzülüyorsun, takma kafanı yaa bak bu kadar zaman geçti. Çoluk çocuğa karıştın, mutlu bir hayatın var" demiş Durmuş. Temel: - "Bu da hayat mı be birader... O Afrika'da ben burda.."
YUNUS BALIĞI
Temel ölmüş. Öteki dünyada görevliler listeye bakmış ve Temel'e: - "Ya, senin adın listede yok sen bugün ölmeyecektin yanlışlıkla ölmüşsün. Seni tekrar dünyaya göndereceğiz. Ama kurallara gore insan olarak gönderilemezsin. Ancak istediğin bir hayvan olarak dünyaya gönderileceksin. Ne olmak istersin?" Temel biraz düşündükten sonra: - "Yunus balığı olayım", demiş. Ve anında yunus balığı olarak dünyaya ışınlanmış. Aradan 3 dakika geçmeden Temel tekrar öteki dünyaya dönmüş. Görevli sormuş: - "Ne oldu ya? Biz seni şimdi gönderdik niye geldin?" Temel masum bir şekilde cevaplamış: - "Yüzme bilmiyordum, boğuldum!"
GECEYİ BURADA GEÇİRECEĞİZ
İki Karadenizli uçağa binmiş. Uçak havalandıktan sonra uçağın motorlarından biri bozulmuş. Pilot anons etmiş: - "Uçağımızın bir motoru bozulmuştur. Telaşa gerek yoktur". Aradan çok geçmeden ikinci motor da bozulmuş. Pilot anons etmiş: - "Uçağın ikinci motoru da bozuldu....". Temel Dursun'a dönmüş: - "Tursun desene geceyi burda geçireceğiz."
2 TÜP GEÇİT
İstanbul'a tüp geçit yapılması için ihale açılmış.. Amerika, Japonya vs. hepsi teklif vermiş, 10 milyar, 20 milyar dolarlar... Bizim Temel'le Dursun ise 10 bin dolarlık bir teklif getirmişler.. Komisyon gitmiş Trabzon'a; Temel'le Dursun'u görmeye.. Demişler ki, "ihaleyi size vereceğiz, anlatın bakalım projenizi?" Temel başlamış anlatmaya... - "Ben gidicem Anadolu yakasına başlıycam denizin altından kazmaya, İdris de gidecek Avrupa yakasından kazacak. Denizin altında ortada buluşucaz." Yetkililer sormuş: - "Peki ya hiç buluşamazsanız ne olcak?" İdris de bu sefer atılmış: - "O zaman bir tüp geçit fiyatına iki tüp geçit yaptırmış olacaksınız..."
TRABZON'A GİDER
Temel uçakla Trabzon'a gidecekmiş. Oturmuş bir yere rastgele. Asıl yer sahibi gelmiş: - "Beyfendi burası benim yerim kalkar mısınız?" - "Hayır." - "Beyfendi burası benim yerim kalkın." - "Hayır." Yer sahibi gider hostese başvurur. - "Beyfendi burası sizin yeriniz değil, kalkar mısınız lütfen?" - "Kalkmam." Hostes çare bulamayınca kaptana başvurur. Kaptan, Temel'in kulağına bir şey fısıldar ve Temel kalkar, arka tarafa oturur. Herkes hayret etmiş durumdadır, "biz bu kadar uğraştık kalkmadı acaba kaptan nasıl kaldırdı bunu" diye. Dayanamıyorlar, Kaptan'a soruyorlar: - "Dedim ki burası Trabzon'a gitmez.."
3 KİŞİ
Temel Amerika'da trafik polisidir. Bisikletle yol trafiğini ihlal eden bir papazı durdurur: - "Dur, ceza yazacağım." - "Ceza mı? Yazamazsın." - "Haçan nedenmiş o?" Papaz gülerek cevap vermiş: - "Benim sağ kolumda İsa, sol kolumda Meryem var." Temel hemen atılarak: - "Uy da, yazacuğum. Bisiklete üç kişi bineysun!.."
ŞOFÖRSÜZ GİDİYOR
Temel ile Dursun iki katlı otobüsle seyahat ediyordu. Üst kattaki Temel bir ara cep telefonunu çıkardı ve alt kattaki Dursun'u aradı: - "Tursun, orada durum nasıl?" - "Hüç... Bizim şoför uyumuş, otobüs öylece gidiyor." Temel: - "O da bir şey mi? Bizim katta hiç şoför yok. Otobüs şoförsüz gidiyor."
İÇKİ İSTEYEN LAZ
Temel otelin birinin odasında kara kara düşünüyor.. 'Ulan' diyor, "Ben aşağıdan içki isterken laz olduğum anlaşılır mı acaba?" Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor. "Bana bir fvisku.. yok böyle anlarlar".. "Bana bir rakı, yok" diyor "böyle de anlarlar". "Bana bir bira.. tamam" diyor "böyle iyi.. anlamazlar". Ve aşağıya iniyor. Masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor: - "Barmen bana bir bira". Barmen Temel'i biraz süzdükten sonra soruyor: - "Birader sen laz mısın?" Temel: "uuuy nasil anladın" diyor: - "Burası resepsiyon bar karşıda.."
OLURSA OLSUN
Temel ile Dursun ilk defa İstanbul'a gelmişler.. Bir sokaktan geçerken kadının biri onlara "araba mı park eder misiniz?" diye sormuş. Onlar da "bizimle birer kere birlikte olursan ederiz", demişler. Kadın "tamam" demiş, kadının evine gitmişler. Kadın cebinden iki prezervatif çıkararak "biz bunları çocuğumuz olmasın diye takıyoruz, alın siz de takın" demiş. Temel'le Dursun "tamam" demişler. Aradan aylar geçtikten sonra Temel ile Dursun tarlada çalışırken, Dursun Temel'e: - "ula ben bu şeyden sıkıldım, o kadının da çocuğu olursa olsun; artık bunu çıkarıyorum ben", demiş.
ÖKSÜRÜYORUM
Temel dahiliyeciye gitmiş. Doktor ona neyinin olduğunu sormuş. - "Öksurayrum", demiş Temel. - "Ne zamanlar öksürüyorsun?" - "Tuvalette oturuyurken kapiyu tiklattiklari zaman", demiş Temel...
UZAKLAŞTIK
Temel ile Dursun bir gün ava gitmişler. İri bir geyik avlayıp geri dönerlerken çok ağır olan geyiği birer boynuzundan beraberce tutarak köylerine doğru yola koyulmuşlar. Köye beşyüz metre kala köyün yaşlılarından biri ile karşılaşmışlar. Adam geyiği görüp Temel ile Dursun'u tebrik ettikten sonra geyiği böyle taşımaları halinde etinin sertleşeceğini söyleyerek kuyruğundan çekerek taşımalarını önermiş. Temel ile Dursun da kuyruğundan çekerek taşımaya başlamışlar. Bir süre sonra çok yorulmuşlar ve Dursun Temel'e dönüp : - "Ula Temel biz yine eskisi gibi taşısak iyi olur. Baksana köyden epeyce uzaklaştık..."
2 KERE 2
İlkokulda öğretmen Temel'e sormuş. "İki kere iki".. Temel düşünmüş ve cevap vermiş: "10!" Öğretmen kızmış: - "Oğlum iki kere iki dört, bilemedin beş eder; nerden on edecek!"
SIKINT
ITemel İngiltere'ye gitmişti. Arkadaşları Temel'e: - "İngilizce bilmezdin İngiltere'de çok sıkıntı çektin mi?" demişler. Temel: - "Hayır, sıkıntıyı asıl İnciluzlar çekti..."
İDRAR TAHLİLİ
Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin ağladığını görür. Yaklaşır ve sorar: - "Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?" Adam: - "Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler!" der. Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Bu sefer susan adam, Temel'e sorar: - "Hemşerim, sen niye ağlamaya başladın?" Temel: - "Ben" der, "idrar tahlili yaptırmaya geldim."
VERDİNİZ Mİ?
Temel araba sürerken kırmızı ışıkta geçmiş.Tabii bunu gören polis temeli durdurmuş. Polis: - "Ehliyet ve ruhsat beyfendi!" Temel: - "Verdunuzda mi isteysunuz.."
TEMEL KARAYOLLARI'NDA
Temel Karayolları Müdürlüğünde işe alınmıştır; görevi ise yollardaki çizgileri çekmektir. Temel'e bir kutu boya ve fırça verilir. Temel çizgileri çekmeye başlar. Bir gün amiri gelir ve çizelgeye bakar; "1. gün 500 metre, 2. gün 300 metre, 3. gün 150 metre, 4. Gün 100 metre.." "Temel", der "her gün gittikçe tembelleşiyorsun galiba?" Temel cevap verir: "Aksine amirum daha çok çalışayrum lakin gün geçtikçe boya kutusundan daha fazla uzaklaşayrum."
BAŞKA ASKER YOK MU?
Yeni asker olan Temel'e komutanı sormuş: - "Savaşta siperdesin, sağ taraftan düşman askeri geldiğini gördün. Peki ne yaparsın?" Temel heyecanla cevap verir: - "Hemen çevirir silahımı üzerlerine ateş açarım komutanım." Komutan tekrar sormuş. - "Peki, karşıdan geliyorsa?" - "Karşıya ateş açarım, komutanım." - "Arkadan geliyorsa?" deyince komutan, Temel dayanamamış: - "Komutanım, bu ordunun benden başka askeri yok mu?"
TEKRAR DENEYİN
Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar. Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar: - "Tekrar deneyin." Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur: - "Tekrar deneyin." ... ... ... En sonunda sinirlenen Temel: - "Ula Tursun. Ha punlar pizi kandıriy! İki saattir deneyrum hala pi şey çıkmadi."
YAVAŞLA
Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor... Bakmış bir tabela: "YAVAŞLA 80 km." Hızını o an 80'e indirmiş Temel. Az sonra bir tabela daha: "YAVAŞLA 60 km." Temel 60'a inmiş. Merakla giderken yeniden bir tabela: "YAVAŞLA 40." - "Yolda çalışma var galiba!" deyip 40'a düşürmüş hızını. Epeyce sonra yine bir tabela: "YAVAŞLA 15 km." Talimata uyarak 15 km.'ye düşmüş Temel. Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor. Ama meraktan da çatlayacak. Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş: "YAVAŞLA'YA HOŞ GELDİNİZ, NÜFUS
SİNYAL
Temel arabası ile Taksim Meydanında dönüp duruyordu. Aynı trafikçinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti ve Temel'i durdurup sordu: - Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanın etrafında dönüp duruyorsunuz? Temel: - Sol sinyal takıldı da..
TEMEL VE MAYMUN
Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : "Maymunu iyi besle!"
YENGE YOK MU?

Cobanin biri babasi ile birlikte cok uzun yillardan beri her seyden uzak, hic bir seyden habersiz yasiyormus. Bir gun coban ergenlik cagina gelince aleti kalkmis. Hicbir seyden haberi olmadigi icin hemen babasina kosmus-"Baba baba suna bir baksana birseyler oldu, odun gibi sertlesti" demis.Babasida oyle seyleri unutali cok oldugu icin;-"Valla ben bilemiyecegim sen istersen kasabaya in doktora bir goster" demis. Ve coban kasabanin yolunu tutmus. Doktor soyle bir baktiktan sonra:-"Senin isin kolay" deyip bir odunla aletin kafasina bir tane oturtmus ,cobanin cani cok yanmis ama alette inmis. Aradan gunler gecmis alet tekrar kalmis, coban tekrar kasabaya inmis, odunu tekrar alete yemis, tekrar daga cikmis. Sonra tekrar alet kalmis, coban tekrar kasabaya inmis fakat bu sefer kapiyi doktorun karisi acmis :-"Hayirdir delikanli derdin ne" demis çobana.Çoban da boyle boyle diye anlatmis. Kadin -"Gel seni ben iyi ederim" diyerek cobana iyi bir muamele cekmis. Coban da mest bir sekilde daga geri donmus. Aradan gunler gecmis alet tekrar kalmis, coban tekrar buyuk bir hevesle kasabaya inmis,kapiyi calmis ama kapiyi doktor acmis.Çoban doktora :-"Doktor bey yenge yok mu?" demis.Doktorda sinirli bir sekilde :-""Ne yapacaksin yengeyi?" demis.Çoban da :-"Tamam da yenge hem canimi yakmiyor, hem de icinin pisligini de aliyor."
ÖMRÜM YETERSE
Hoca, küçük yasta da beklenmedik sakalar yapar, etrafindakileri sasIrtIrmIs. AnasI terzi çIraklIgIna vermis onu. Bir, iki yIl derken, kadIncagIz sormus: "Oglum neler ögrendin? Anlat da sevineyim." "Olur, anacIgIm." demis Hoca. "Simdilik isin yarIsInI ögrendim. Dikilmis seyleri söküyorum. Ömrüm de yeterse, elbise dikmeyi de tez zamanda ögrenecegim
YEMEK
Birgün bir fakir bir adam elinde sağdece kuru bir ekmekle yürürken bir lokanta görmüş çook güzel yemekler pişiyormuş.Adam dayanamayıp ekmeğini yemeğin buharına tutup tutup yiyormuş bunu aşçı görmüş demişki; AŞÇI: -Burda ne yapıyorsun. ADAM: -Yemekler çok güzeldi bende ekmeğmi buharına tutuyordum.AŞÇI: -O zaman parasını ver!!!ADAM: -Ben birşey yapmadımki sadece ekmeğimi buharına tutup yedim.AŞÇI: -O zaman kadıya gideceğiz.Demiş;Adamla aşçı gitmişler kadıya. aşçı kadıya söylemiş kadı(hoca) aşçıya yakalaş demiş aşçı hemen yanına gitmiş hoca içi para dolu kese çıkarmış hoca aşçıya kulağını yaklaştır demiş. aşçı yaklaştırmış hoca keseyi biraz sallamış aşçı sormuş hocam siz bana vermedinizki demiş. Hoca eeee o senin yemeğinin buharını almış sende paranın sesini alırsın demiş...
TABİ DOĞURUR
Nasreddin Hoca Aksehir pazarinda bir adamin basina toplanmis olan kalabaliga yaklasir.Satici elindeki kusu satmaya calismakta ve fiyati ise cok yuksek 50 Akce, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akce. Hoca bir turlu fiyattaki asiri farki anlayamaz ve sorar -Hemserim bu nasil kus 50 Akce istersin? -Hoca efendi bu bildigin kus degildir bunun ozelligi var. -Neymis ozelligi? -Hocam bu kusa papagan derler ve konusur. Hoca aniden hemen eve kosar, kumesten hindisini kaptigi gibi pazara doner. Papagan satmakta olan adamin yanina durur ve yuksek sesle; -Bu gordugunuz kus sadece 100 Akceye, gel, gelll! Herkesten cok papagan satan sasar bu ise ve sorar. -Hocam 100 Akce cok degil mi bir hindi icin? -Sen 50 ye satiyorsun ama -Dedim ya hocam benim kus konusur ama -Oyleyse, benimki de dusunur!
DÜŞÜNÜR
Nasreddin Hoca Aksehir pazarinda bir adamin basina toplanmis olan kalabaliga yaklasir.Satici elindeki kusu satmaya calismakta ve fiyati ise cok yuksek 50 Akce, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akce. Hoca bir turlu fiyattaki asiri farki anlayamaz ve sorar -Hemserim bu nasil kus 50 Akce istersin? -Hoca efendi bu bildigin kus degildir bunun ozelligi var. -Neymis ozelligi? -Hocam bu kusa papagan derler ve konusur. Hoca aniden hemen eve kosar, kumesten hindisini kaptigi gibi pazara doner. Papagan satmakta olan adamin yanina durur ve yuksek sesle; -Bu gordugunuz kus sadece 100 Akceye, gel, gelll! Herkesten cok papagan satan sasar bu ise ve sorar. -Hocam 100 Akce cok degil mi bir hindi icin? -Sen 50 ye satiyorsun ama -Dedim ya hocam benim kus konusur ama -Oyleyse, benimki de dusunur!
ALLAH BİLİYOR
Nasreddin Hoca bir cimri tanidiginin evine gittiginde tanidigi ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmis. Nasreddin Hoca bayat ekmegi disi kesmeyince sinirinden bali kasikla yemeye baslamis. Ev sahibinin gözü yerinden oynamis : -Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanin içini siyirir, demis. Nasreddin Hoca hiç ses çikarmadan bali bitirmis ve : -Kimin içinin siyrildigini Allah biliyor, demis.
DİLENCİ
Dilenci: "Hocam Allah rızası için az bir sadaka verir misin ?" Hoca: "Az vermek şanımdan değildir."Dilenci: "O halde çok verin."Hoca: "O da senin şanından değildir."
YÜZME BİLİYOR MUSUN?
Hocanin iki karisi varmis.Bir gün 'en cok hangimizi seviyorsun'diye sorarlar hoca söylemek istemez.yeni karisi:-ikimizde göle düssek,önce hangimizi kurtarirdin? demis.hoca eski esine, 'sen biraz yüzme biliyordun degil mi? der.
KAZAN
Nasrettin Hocanın komşusu, hocadan kazan istemiş. Aradan birkaç gün geçtikten sonra, komşu içine bir kazan koyar ve hocaya getirir. Hoca, "Bu ne?" diye sorunca komşusu "Senin kazan doğurdu" der. Hoca kazana bakar ve "Kazanın *mına koymuşsun, tabi doğurur" der...
ŞAKADAN HOŞLANMAK
Nasrettin hoca pazarda dalgın yürüyormuş.etrafındaki esnafları seyrediyor.bu sırada ensesine bir tokat geliyor. Hoca tökezlemiş bir kaç adım sendelemiş neyse toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını dönmüş.Bir bakmış ki hocanın 2 katı hayvan gibi bir adam. Hoca durmuş bir yutkunmuş önce,sonra:- bana senmi vurdun? demiş adama. Adam: - ben vurdum lan ne olacak demiş.Hoca: - sakadan mı vurdun ciddiden mi? demiş Adam: - ciddi vurdum napacan?!Hoca: - Aman aman, öyle olsun... Cunku şakadan hiç hoşlanmam da
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ
Bir zamanlar küçük bir kız varmış. Annesi ona üzerinde kırmızı başlığı olan bir pelerin almış. Kız bu pelerini çok seviyormuş ve nereye gitse onu giyiyormuş. Bu nedenle de herkes ona Kırmızı Başlıklı Kız diyormuş.Bir gün “Kırmızı Başlıklı Kız!” diye seslenmiş kızın annesi. “Büyükannen hâlâ hasta. Hadi giyin de, ona yaptığım şu çöreği götür.”Kırmızı Başlıkıl Kız da elbisesini giymiş, üzerine kırmızı başlıklı pelerinini geçirmiş, başlığı çenesinin altında sıkıca bağlamış ve yola çıkmış.“Tavşan Ormanı’ndaki yoldan ayrılma sakın!” diye seslenmiş annesi arkasından. (Ormanın adı Tavşan Ormanı’ymış, ama içinde uzun zamandır bir tek tavşan bile yokmuş - neden olmadığını birazdan öğreneceksiniz.)“Ayrılmam anne,” demiş Kırmızı Başlıkıl Kız.Tam ormana girmiş, birkaç adım atmış ki, çalılıkların arasından bir ses duymuş. Yola birden bir kurt fırlamış. Kırmızı Başlıkıl Kız korkusundan az kalsın elindeki sepeti düşürüyormuş. Fakat kurt hiç de öyle düşmanca görünmüyormuş. “Nereye böyle küçük kız?” diye sormuş kurt.“Büyükanneme gidiyorum,” demiş Kırmızı Başlıkıl Kız. “Tavşan Ormanı’nın sonundaik ilk ev. Büyükannemin sağlığı pek iyi deği. Bu arada adım ‘küçük kız’ değil, ‘Kırmızı Başlıkıl Kız.’ ”“Özür dilerim,” demiş kurt. “Bilmiyordum. Bak sana ne diyeceğim. Ben bir koşu gidip Büyükannene senin yolda olduğunu haber vereyim. Yalnız sakın yolda oyalanayım falan deme, olur mu? Başına bir şey gelmesini istemeyiz, öyle değil mi?”Kurt oradan hemen sıvışmış! Çünkü yakınlarda bir oduncu dolaşıyormuş. Eğer kızı hemen orada yerse, oduncunun kızın yardımına koşacağını biliyormuş.Kırmızı bAşlıklı Kız, çiçek toplayarak, kelebeklerin peşinden koşarak, kuş seslerini dinleyerek yolda ağır ağır ilerlerken kurt kestirmeden Büyükanne’nin evine varmış, kapıyı çalmış.“Kim o?” diye seslenmiş içeriden yaşlı kadın.Kurt sesini değiştirerek, “Benim, Kırmızı Başlıkıl Kız,” demiş. “Çayın yanında yemen için sana çörek getirdim.”“Kapı açık güzelim,” diye seslenmiş Büyükanne. Kurt hemen içeri dalmış. Öyle açmış ki! Günlerdir hiçbir şey yememiş. Bu yüzden Büyükanne’yi çiğnemeden bir lokmada yutuvermiş. Biraz sonra Kırmızı Başlıkıl Kız Büyükanne’nin kapısını çalmış.“Kim o?” diye seslenmiş kurt yumuşak bir sesle.“Benim, Kırmızı Başlıkıl Kız.”“Kapı açık güzelim,” diye seslenmiş kurt. “İçeri girebilirsin.”Kırmızı Başlıkıl Kız bir an için tereddüt etmiş. ‘Büyükannemin sesi ne kadar da garip böyle?’ diye düşünmüş. Sonra büyükannesinin hasta olduğu gelmiş aklına ve kapının mandalını kaldırıp açarak içeri girmiş.Kurt, Büyükanne’nin geceliğini giymiş, onun başlığını ve gözlüğünü takmış yatakta yatıyormuş. Yorganı boğazına kadar çekmiş, içerisi karanlık olsun ve suratı fark edilmesin diye de perdeleri iyice kapamış.“Elindekileri oraya bırak da yanıma gel canım,” demiş kurt.Kırmızı Başlıkıl Kız çöreği yatağın yanındik küçük masanın üzerine koymuş, ama hemen kurdun yanına gitmemiş. Çünkü Büyükannesi bir tuhaf görünüyormuş.“Kolların neden bu kadar büyük Büyükanne?”“Seni daha iyi kucaklamak için!” demiş kurt.“Kulakların neden büyük, peki?”“Seni daha iyi duyabilmek için!” demiş kurt.“Gözlerin neden kocaman, peki?”“Seni daha iyi görebilmek için,” demiş kurt.“Dişlerin neden sivri peki?”“Seni daha iyi yiyebilmek için,” demiş kurt.Bunu söyledikten sonra kurt artık daha fazla kendine engel olamamış ve yorganı bir tarafa atarak yataktan fırladığı gibi Kırmızı Başlıkıl Kız’ı bir lokmada yutuvermiş. Sonra da karnı doyduğu için keyfi yerine gelmiş ve uykuya dalmış.Ama ne var ki kurt çok kötü horluyormuş. Evin önünden geçen bir avcı onun horultularını duymuş. Büyükanne’ye kötü bir şey mi oldu acaba, diyerek kulübeden içeri girmiş. İçeri girer girmez de orada neler olduğunu hemen anlamış.“Aylardır senin peşindeyim pis yaratık,” diye bağırmış avcı ve kurdun kafasına elindeki baltanın sapıyla vurmuş. Sonra da önce Kırmızı Başlıkıl Kız’ı, sonra da Büyükanne’yi dikkatle kurtun içinden çıkarmış. İkisi de sapasağlammış.Büyükanne, Kırmızı Başlıkıl Kız’ın ona getirdiği çöreği afiyetle yemiş. Kırmızı Başlıkıl Kız büyükannesine bir daha hiçbir kurdun sözüne kanmayacağına dair söz vermiş. Eve dönerken tavşanların saklandıkları yerlerden çıktıklarını görmüş. Tavşan Ormanı yine eskisi gibi tavşanlarla dolu bir orman haline gelmiş.
KÜÇÜK DENİZ KIZI
Bir zamanlar altı güzel kızı olan bir kral varmış. Ama bu kral insanların kralı değilmiş. Ülkesi dalgaların altında balıkların değerli taşlar gibi parıldadığı bir ülkeymiş. Genç prenseslerin anneleri çoktan ölmüş ve onları büyükanneleri büyütmüş. İçlerinde en güzelleri en küçük olanıymış. Saçları altın bukleler halinde omuzlarına dökülüyormuş. Kızlar büyükannelerinin anlattığı yeryüzüyle ilgili masalları çok seviyorlarmış. Bu masallarda bacak adlı iki şeyin üzerinde yürüyen garip insanlar varmış. Küçük denizkızı da bu anlatılanları görmek istiyormuş. "Onbeş yaşını beklemen gerekir," demiş büyükanneleri. "O zaman gidip görebilirsin."En büyük denizkızı yaşı geldiğinde yüzeye çıkmış ve gördüğü ilginç şeyleri kardeşlerine anlatmış. Yıllar geçmiş ve sonunda küçük denizkızının da yüzeye, insanların dünyasına çıkabileceği gün gelmiş. Şimdiye kadar hep merak ettiği dünyayı artık kendi gözleriyle görebilecekmiş. Yüzeye doğru yüzerken güneş batıyormuş. Yakınlarda bir gemi demir atmış. Küçük denizkızı yüzeye çıktığında güvertedeki yakışıklı prensi görmüş. Prens kendisini birisinin gözlediğini de, prensesin ondan gözlerini ayıramadığını da bilmiyormuş tabii. Birden hava kararmış, gemi çıkan fırtınayla sallanmaya başlamış. Çok geçmeden yelkenleri parçalanmış, direği kırılmış ve gemi sulara gömülmüş. Küçük denizkızı sularda çırpınan prensi son anda görüp kurtarmış. Onu kucaklayıp kıyıya götürmüş ve sahile bırakmış. Sabah olduğunda prens hala yattığı yerde uyuyor, denizkızı da başucunda onu bekliyormuş. Az sonra birkaç kız koşarak gelmiş. Prens gözlerini açmış ve kalkıp yürümüş. Küçük denizkızı oracıkta üzüntüsüyle baş başa kalmış.O günden sonra küçük denizkızı prensi görebilmek umuduyla birçok kez yüzeye çıkmış. Artık dayanamıyormuş. Su cadısına gidip akıl almaya karar vermiş. Cadı onu görünce bir kahkaha atmış: "Niçin geldiğini biliyorum denizkızı," demiş. "İnsana dönüşüp karaya çıkmak istiyorsun. Böylece prensle daha yakın olacağını düşünüyorsun. Ama bunun bir bedeli var, biliyor musun?" "Bilmiyordum," demiş küçük denizkızı, "ama insan olabilmek için neyse öderim." "Sesini istiyorum," demiş cadı, "şu şarkılar söyleyen güzel sesini. Bana sesini verirsen ben de seni iki ayaklı güzel bir genç kıza çeviririm. Ama unutma, prens seni bütün kalbiyle sevmeli ve evlenmeli. Yoksa bir deniz köpüğüne dönüşüp sonsuza dek yok olursun." " Çabuk," demiş küçük denizkızı. "Ben kararımı çoktan verdim zaten." Bunun üzerine su cadısı küçük denizkızına içmesi için büyülü bir ilaç vermiş. Küçük denizkızı prensin karşısına dikildiği an prens bu hiç konuşmayan kızdan çok hoşlanmış ve onsuz yapamayacağına karar vermiş. Küçük denizkızı da prensi her geçen gün daha çok sevmiş, ama prens ona bir türlü evlenme teklif etmiyormuş. Prensin annesi ve babası, kendine eş bulması için baskı yapıyorlarmış. Prens sonunda yakındaki bir ülkenin prensesiyle tanışmaya karar vermiş. Yanında küçük denizkızını da götürmüş. Zavallı kız çok acı çekiyormuş. Prens komşu ülkeye gidip prensesle karşılaşınca aklı başından gitmiş ve hemen evlenmek istemiş. Düğünleri muhteşem olmuş. Her yer çiçek, ipek ve mücevherle kaplıymış. Mutlu çifti görmeye gelen herkes coşku içindeymiş. Yalnızca küçük denizkızı sessizmiş. Gözyaşları sessizce süzülüyormuş yanaklarından. O gece küçük denizkızı güvertede dikilmiş karanlık sulara bakıyormuş. Gün doğarken bir deniz köpüğü olup o sulara karışacakmış. Birden suların dibinden denizkızının kardeşleri çıkmışlar. Saçları kısa kısa kesilmiş. "Saçlarımızı su cadısına verdik, karşılığında da bu bıçağı aldık. Eğer bu gece bu bıçağı prensin kalbine saplarsan büyü bozulacak." Küçük denizkızı bıçağı almış ama prense asla zarar veremeyeceğini biliyormuş. Güneş doğduğunda kendini ağlayarak denize atmış. Ama denize düşmemiş. Kendini havada uçarken bulmuş. Çevresinde altın renkli ışıklar dans ediyormuş. "Biz havanın kızlarıyız " demişler. "Artık bizimle mutlu olursun." Küçük denizkızı gökyüzüne doğru yükselirken aşağıya, prensin gemisine bakmış ve gülümsemiş.
KÜL KEDİSİ
Bir zamanlar güzeller güzeli bir kız varmış. Annesi ölünce babası yeniden evlenmiş. Üvey annesi de ilk evliliğinden olan iki kızıyla birlikte gelip eve yerleşmiş.Bu iki kız, yeni kız kardeşlerinden hiç hoşlanmamış. Odasında ne var ne yoksa tavan arasına fırlatıp atmışlar. Ona bir kardeş gibi davranmak şöyle dursun, bütün ev işlerini üzerine yıkmışlar.Ev işleri bittikten sonra bile kızın onlarla oturmasına izin verilmiyormuş. Akşamları, mutfakta, sönmekte olan ocağın önünde duruyormuş tek başına, ellerini küllere doğru tutup ısınmaya çalışarak. Bu yüzden üvey kız kardeşleri ona “Külkedisi” adını takmışla.Bir gün iki kız kardeşe sarayda verilecek bir balo için davetiye gelmiş. İkisi de heyecandan deliye dönmüşler. Herkes Prens’in evlenmek istediğini biliyormuş. ‘Bakarsın ikimizden birini seçer, belli mi olur?’ diye düşünmüşler.İki kız kardeş de kendilerini mümkün olduğunca güzelleştirmek için hemen kolları sıvamışlar. Fakat maalesef bu biraz zormuş, çünkü Külkedisi’nin aksine bayağı çirkinmiş her ikisi de!Balo akşamı, üvey kardeşleri gittikten sonra Külkedisi mutfakta oturmuş ve içn için ağlamaya başlamış. “Neyin var, neden ağlıyorsun Külkedisi?” diye sormuş bir kadın sesi.“Ben de baloya gitmek istiyordum,” demiş hıçkırarak Külkedisi.“Gideceksin öyleyse,” demiş ses. Külkedisi duyduğu sese doğru dönüp bakmış, şaşkınlıktan donakalmış.Güzel bir kadın duruyormuş yanıbaşında.“Ben senin peri annenim,” demiş kadın. “Şimdi kaybedecek zamanımız yok! Bana bir balkabağı getir hemen!”Külkedisi bir balkabağı getirmiş. Peri annesi sihirli değneğiyle dokununca, balkabağı birdenbire altından bir fayton oluvermiş.“Şimdi de altı fare...” Külkedisi altı fare bulup getirmiş, peri annesi onları hemen ata dönüştürmüş.“Bir sıçan...” Onu da arabacı yapmış.“Ve altı kertenkele...” Onları da faytonun arkasında koşacak altı uşağa çevirivermiş.Nihayet Külkedisi’ne gelmiş sıra. Peri değneğiyle bir dokununca Külkedisi’nin yırtık, pırtık giysileri nefesleri kesecek harika bir elbiseye dönmüşmüş. Ayaklarında bir çift camdan ayakkabı pırıl pırıl parlıyormuş.“Bir şey var yalnız,” demiş Peri. “Gece yarısına kadar eve dönmelisin. Saat on ikide elbisen tekrar eski giysilerine, faytonun balkabağına, atların fareye dönüşecek. Prens’in bunu görmesini istemezsin herhalde? Şimdi git, dilediğince eğlen.”O gece Külkedisi balonun yıldızı olmuş. Baloya katılan hanımlar (özellikle de iki üvey kız kardeşi) onun elbisesini çok beğenmişler ve terzisinin adını öğrenmek için ona yalvarmışlar. Beyefendilerin hepsi onunla dans etmek için birbirleriyle yarışmışlar.Prens ise götür görmez ona âşık olmuş! Ve o andan sonra hiç kimseye bu kızla dans etmek için izin verilmemiş.Saatler saatleri, dakikalar dakikaları kovalamış ve Külkedisi saat tam on ikiyi vuracağı sırada evde olması gerektiğini hatırlamış.“Gitme!” diye seslenmiş Prens arkasından, ama Külkedisi bir an bile durmadan koşup oradan uzaklaşmış. Sokağa çaktığında elbisesi tekrar eski elbiselerine dönüşmüş. Geriye kala kala camdan ayakkabıların bir teki kalmış. Diğer tekini nerede kaybettiğini bilmiyormuş.O gece Külkedisi uyuyana kadar ağlamış. Hayatının bir daha asla o geceki kadar harika olamayacağını düşünüyormuş.Ama bu doğru değilmiş. Ayakkabının diğer tekini sarayın merdivenlerinde bulmuşlar. Ertesi sabah Prens ev ev dolaşıp ayakkabıyı tek tek bütün genç kızlara denetmiş. “Bu ayakkabının dün gece karşılaştığım güzel sahibini bulamazsam yaşayamam,” demiş.Derken Külkedisi’nin evine gelmiş. Üvey kardeşleri ayakkabıyı denemişler. Olmamış. Ayaklarına girmemiş bile.Prens çok üzgünmüş, çünkü uğramadığı sadece birkaç ev kalmış. Tam oradan ayrılacakken evin hizmetçisi dikkatini çekmiş.“Hanımefendi,” demiş Prens Külkedisi’ne, “bir de siz deneseniz?”“O mu deneyecek? Ne münasebet!” diye haykırmış üvey kardeşler.Fakat Prens ısrar etmiş. Külkedisi’nin ne kadar güzel bir kız olduğu gözünden kaçmamış. Tabii ayakkabı Külkedisi’nin ayağına kalıp gibi oturmuş. Prens diz çöküp Külkedisi’ne evlenme teklif ederken iki üvey kardeşe de öfke ve kıskançlıkla olanları seyretmek kalmış. Külkedisi Prens’in teklifini tabii ki kabul etmiş.